Yalçın ve Bahadır, hayatın onlara sunduğu tüm zıtlıkları bir arada yaşayan iki yakın arkadaştı. Yalçın’ın sürekli enerjik ve neşeli hali, Bahadır’ın sessiz ve düşünceli doğasıyla tezat oluşturuyordu. Ancak bu uyumlu zıtlık, Yalçın’ın trajik ölümüyle bir anda bozuldu. Yalçın’ın kaybı, Bahadır’ı derin bir üzüntüye sürükledi ve onun neşeli varlığını özlemle arar oldu. Bir gece, kapısının çalınmasıyla bu özlem yerini şaşkınlığa bıraktı. Kapıyı açtığında Yalçın’ın hayaleti ve yanında İtalyan trapezci Bernardo’yu buldu. Yalçın, hayattayken yerine getiremediği bir söz yüzünden arafta kalmıştı. Öbür dünyaya geçebilmek için Bahadır’dan yardım istemek zorundaydı ve bunun için sadece üç günü vardı. Bahadır, dostunun yardım çağrısına kayıtsız kalamazdı. Ona yardım etmeye karar verdi. Bu süreçte, hiç beklemediği olaylarla karşılaştı ve hayatı bir kez daha altüst oldu. Aynı zamanda, uzun süredir duygularını itiraf edemediği Demet ile yaşadığı macera, bu hikayeye ayrı bir boyut kattı. Bu olaylar, Bahadır’ın hayatında derin izler bıraktı ve dostluğun gücünü yeniden keşfetmesini sağladı.