Saint-Malo, İkinci Dünya Savaşı’nın acımasızlığının en ağır şekilde yaşandığı yerlerden biriydi. Kasaba, Nazi işgali altındaydı ve insanlar büyük bir korku ve endişe içinde yaşıyorlardı.
Marie, bu savaşın acımasızlığından en çok etkilenenlerden biriydi. Genç bir kadındı ve savaşın başında bir patlama sonucu kör olmuştu. Marie, ailesini de savaşın yıkımında kaybetmişti.
Marie, yalnız ve çaresiz bir halde Saint-Malo’ya gelmişti. Burada, babasının eski bir arkadaşıyla birlikte yaşamaya başlamıştı. Ancak, Marie’nin aklı hep ailesinde ve ülkesinde olan bitendeydi.
Marie, her gece yasadışı radyo yayınları yapmaya başladı. Bu yayınlarda, Nazilerin zulmünü ve özgürlüğün önemini anlatıyordu. Marie’nin yayınları, kasaba halkına cesaret ve umut veriyordu.
Werner ise, Almanya’da yaşayan genç bir radyo meraklısıydı. Werner, Nazi rejimine karşıydı ve özgürlük için mücadele ediyordu. Werner, Marie’nin radyo yayınlarını dinlediğinde, ona hayran kaldı.
Werner, Marie’yi bulmak için Saint-Malo’ya geldi. Werner ve Marie, ilk kez karşılaştıklarında birbirlerine aşık oldular. Ancak, aşkları büyük bir tehlike altındaydı. Naziler, Marie’nin yayınlarını durdurmak için her yolu deniyordu.
Marie ve Werner, aşkları uğruna büyük bir mücadele verdiler. Sonunda, Naziler yenildi ve Fransa özgürlüğüne kavuştu. Marie ve Werner, birbirleriyle evlendiler ve mutlu bir hayat yaşadılar.
Marie ve Werner’in aşk hikayesi, savaşın gölgesinde bile aşkın ve umudun varlığını gösteren bir hikayedir. Bu hikaye, insan ruhunun gücünü ve savaşın yıkıcı etkilerini gözler önüne sermektedir.